1- TREN GECİKMELERİ
Hollanda demir yolları, NS özelleştirildiğinden beri tren gecikmeleri, bozulmaları ve bitmek bilmeyen yol yapım çalışmaları nedeniyle sadece Amsterdamlılar değil tüm Hollandalılar tarafından eleştirilen ve en az güvenilen markalardan biri haline gelmiş. Tren gecikmeleri ve olmadık teknik sorunları öyle sık yaşanır ki sabahları şehir dışında çalışmaya gidenler veya akşam evlerine dönmeye çalışan insanları pek neşeli göremezsiniz çünkü hepsi bir sorun anonsu duyacaklarmış gibi diken üstündedirler. Eğer şehir dışında çalışıyorsanız özellikle bol karlı kış mevsimlerinde trenler yüzünden bir kaç gün evinizden çalışmak durumunda kalma ihtimaliniz çok yüksek. Kar, yağmur, fırtına hatta neredeyse fazla güneş hassas Hollanda trenlerini etkiler.2- TATİL HARİCİ PARA HARCAMAK
Amsterdamlılar evleri ve özellikle tatil harici çok az şeye üzerine günlerce düşünmeden para harcayabilir. Yılda iki defa gösterişli yurtdışı tatillerine binlerce Euro yatıran bir Amsterdamlı para harcamamak için hiç gocunmadan tüm yılını öğle yemeklerinde evden getirdiği peynirli sandviçini kemirebilir. Varyemezlikte çağ atlamışlardır. Ola ki yanlış birşeye para harcamalarına sebep olun. Dırdırları anadolu kadınını mumla aratır.
3- NİTELİKSİZ GÖÇMENLER
Amsterdam’ın cazibesi ve zenginliği pek çok insanı kendine çeker. Kente yerleşip hayat kurmaya çalışanların hepsi yönetici veya eğitimli olacak değil. 70’lerde Türk, Faslı, İtalyan işçiler; günümüzde de yoğun olarak Polonya, Romanya ve Bulgaristan’dan yoksul insanlar iş umuduyla kente gelip yerleşir. Bu milletler arasında suça çok sık karıştıkları iddia edilen Faslı gençler (Özellikle scooterlarla hız yapıp kaza yapanlar) ve kaçak çalışıp pek çok insanı işinden ettiğine inanılan Polonyalılar Amsterdamlılar tarafından pek sevilmez, çoğunlukla mesafeli davranılır veya çok şikayet edilir.4- ÇALIŞMAK
Efektif çalıştıkları, planlama ve yönetimde çok başarı oldukları doğrudur ancak kimse Amsterdamlıların çalışmayı sevdiğini iddia edemez. Mümkün olduğunca az çalışarak iş bitirmeyi hedefledikleri için planlama ve yönetim özellikleri çok gelişmiştir. Haftada 4 gün çalışmak kent iş yaşamında (özellikle çocuk sahibi çalışanlar arasında) oldukça yaygındır. Part-time çalışan CEO’lara bile rastlaya bilirsiniz. Bu rahatlık öyle yer etmiştir ki görevleri ne kadar önemli olursa olsun, işverenler de çalışanlarının özel yaşamlarının çok daha önemli olduğu düşünür. Ufak kaçamaklara göz yumulur. Güneşli ve sıcak günlerde hastalık bahanesiyle işi asmak çok yaygındır. Bu sıcak günlerde işten kaytaran insanların oluşturduğu kalabalık nedeniyle plajlara giden yollarda kilometrelerce trafik olabilir.
5- KÖTÜ HAVA
Amsterdam’ın havası herşeyi planlayan ve ön görmek isteyen Amsterdamlıları bezdirebilecek belirsizliğe sahiptir. Bir günde dört mevsim yaşayabilirsiniz ama çoğunlukla üşüyeceğiniz garantidir. Kimi yaz 90 gün aralıksız yağmur yağdığı olur. Kışın bazen öyle soğuk olur ki, donmuş kanallarda buz pateni yapılabilir. Yazın sıcak günler bir kaç hafta ile sınırlıdır. Genel olarak hava gri ve depresiftir. Bu özellikleri ile hava zaten şikayet etmeyi seven Amsterdamlıların muhtemelen temel şikayet sebebidir. Depresif hava sebebiyle Amsterdamlıları kentte tutup iyi zaman geçirtebilmek için her mevsim etkinlikler, festivaller düzenlenir. Ancak hiç bir şey kent sakinlerinin güneşe hasterini gideremez ve yazın okulların kapanmasıyla sıcak güney ülkelerine doğru büyük bir toplu göç yaşanır.
6- ROY DONDERS VE TEMSİL ETTİĞİ HER ŞEY
Taşra kasabalarında ve köylerde yaşayan cahil insanların oluşturduğu kültüre Amsterdam’da yer yoktur. Roy Donders ise bu taşralıların izlediği bir televizyon karakteridir. Yaşamı aynı Amerika’nın Kim Kardashian’ı gibi bir reality show ile her hafta televizonda yayınlanır ve ‘yerlerde sürünen kültür seviyesi’ Amsterdamlıları tek kelimeyle çıldırtır.7- ROTTERDAM VE FEYENOORD
Eğlenmeyi seven, gelir durumu iyi ve rahat bir yaşam süren Amsterdamlılar Rotterdamlıları kaba, sert ve kültürsüz işçiler; ve onların yaşadığı Rottardam’ı da ruhsuz bir beton yığını olarak görürler ve kesinlikle tahammül edemezler. Devasa Rotterdam limanı nedeniyle 70’lerden itibaren çok sayıda göçmen liman işçisi kente yerleşmiştir ve bu gün Rotterdam’da yaşayanların büyük bölümü bu göçmen işçilerin çocuklarıdır. İkinci dünya savaşında tamamen yıkılan Rotterdam yeniden inşaa edilmiş ve Amsterdam’a çok tezat görüntüde gökdelenlerle dolu bambaşka bir kente dönüşmüştür. İki kentin aralarındaki rekabetin en büyük sebebi ise Amsterdam takımı Ajax ve Rotterdam takımı Feyenoord arasındaki mücadeledir. Yüksek tansiyonlu maçlar, taraftarlar arasındaki kavgalar Fenerbahçe ve Galatasaray mücadelelerini andırır. Tek farkı kazanan kentin diğer kentte yaşayanlarla bir sonraki maça kadar dalga geçmesi olabilir. Çok şükür çoğunlukla Ajax kazanır ve Rotterdamlı vızıltısı dinlemek zorunda kalmayız!
8- ALMANLAR!
İkinci dünya savaşında işgal edilmeleri ile başlayan nefret dünya kupası ile tatlı sert bir mücadeleye dönüşmüştür. Savaş sırasındaki katliamlara kadar Amsterdam yahudilerin çoğunlukta olduğu bir yerdi. Günümüzde de kentin ruhunda yahudilerin ve kültürlerinin çok büyük bir etkisi vardır. Örneğin futbolu ele alalım. Nasıl Fenerbahçe ‘Sarı kanarya’, Beşiktaş ‘Kara kartal’ denilerek tezahurat yapılıyorsa bu kentin takımı Ajax da ‘Yahudiler’ diye bağırılarak desteklenir. İkinci dünya savaşından sonra Almanlar için beslenen duyguları siz düşünün.
9- PLANSIZLIK
Her Amsterdamlı bisiklete binebilen birer bilgisayardır. Tüm günleri ajandalarına yazdıkları küçük notlarla planlanır, programlanır. Küçük büyük herkesin birer ajandası mutlaka bulunur. Doğum günleri, aile ziyaretleri, iş toplantıları bu ajandalara dikkatle kaydedilir ve verilen randevulara dakikası dakikasına uyulur. Çocuk yaştan beri yaşamlarının merkezi olan bu ajandalar insanları gerçekten bir bilgisayara çevirir, herkes günlük planlarını takip etmeye odaklıdır ve çok yoğundur. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızla görüşmek istediğinizde size üç hafta sonraya randevu veriyorsa başta biraz alınabilirsiniz ancak bu çok normal bir olaydır. Durum böyleyken spontan, plansız hareket ederek hadi görüşelim, yarım saate ordayım gibi birşey söylediğinizde karşınızdakinin devrelerini yakabilirsiniz. Amsterdamlılar Plansızlığa, randevu iptaline, haber vermeden ziyarete, haber vermeden getirilen ek ziyaretçilere asla katlanamazlar isteseler bile ayak uyduramazlar.
10- BİR ŞEY ISMARLAMAK
Akşam birşeyler içmeye çıktığınız arkadaşınızın size birşeyler ısmarlarken yüzünün sanki dalağını aldırmış gibi acı bir ifadeye büründüğünü gördüğünüzde kesinlikle şaşırmayın. Hayatını kendisini başkasına birşeyler ısmarlamak durumuna sokmamaya çalışarak geçirmiş tipik Amsterdamlı muhtemelen ‘şimdi ben nerede yanlış yaptım’ diye düşünüyordur. Çok sosyal biri olması, sofistike işlerle uğraşması, fakir veya çok zengin olması bu durumu kesinlikle etkilemez, her ne yaparsa yapsın yine de beyninin derinlerinde bir ‘küçük hesapçı’ vardır.